Kategori

FARKINDALIKLA RUHSAL UYANIŞ DERSLERİ

Kategori

Masamda kitaplarım,yanımda kahvem,karşımda güzel manzaram… Düşüncelerim sakin,uysal,bakışlarım akışta… Manzaramın otoban olması nedense bana çok keyif veriyor, arabaların acele ve uyum içinde akışlarını izlemek meditasyon etkisi yapıyor. Arabalar bizleri,otoban da hayatı simgeliyor… Hayatın içinden akıp giden bizler,çeşit çeşit arabalarla,farklı farklı duygularla,aynı yoldan binlerce farklı duygularla geçip gidiyorsunuz ve ben sizleri izliyorum… Yapı olarak sakinliği,yanlızlığı çok seven ve bu sakinlikten huzur bulan biriyim, ama tamamen kimsesizliği de sevmiyorum,istediğim an tek, istediğim an hayatın içine hızlıca uyumlanacağımı bilmek beni rahatlatıyor. İşte bu yeşillikler içinde ki otoban yanında akıp giden gölün manzarası ile bana bu huzuru hissettiriyor… Size otoban yanında ,yol yanında oturun demiyorum,elbette sağlıklı bir seçim olmayabilir fakat ben seçimlerimin beni mutlu ettiği taraftayım. Kişisel gelişim ile ilgili çalışmalarımla geldiğim en önemli nokta istediğim an gözlemci olabilme seviyesine ulaşmış olmam diye düşünüyorum . Daha önce ki yazılarımda gözlemci olmak neyi ifade ediyor anlatmaya çalışmıştım . Kısaca gözlemci olabilmek empati yeteceğini verimli kullanarak kendi…

Benim ego nedir sorusunu sorup araştırmadan önce ki cevabım ile şimdi araştırmaya başladıktan sonra ki cevabım arasında bambaşka kelimeler var. Benim bildiğim ego denilen şey sevimsiz,ukala,insanın karakterini kötü etkileyen,nefsin düşmanı gibi gibi eklenecek kelimelerin bütünüydü. Şimdi ise egoya çok farklı bir pencereden bakıyorum. Şöyle de ifade edebilirim; Egomu kafesinden çıkardım biraz ürkerek biraz da merak ederek elimde ki çubukla dürtüyorum. Uzun zamandır kafesinde tanımadığım bir böcek gibi uzaktan inceliyorum. Uzaktan diyorum çünkü onu anlamam için zamana ihtiyacım var. Fakat durumu genel olarak anladım, yani anladığımı düşünüyorum. Ne anladım bir bakalım,tartışalım Egoyu bir yap-boz gibi parçalara ayırarak anlamaya çalışalım. Elimizde dört tane anlamamız gereken madde var.Ben kabaca bu şekilde anladım. 1)Yararlı Ego 2)Süper Ego 3)Zararlı Ego 4)ID Yaralı EGO< Yönetici Bilinç<Sağlıklı zihin <kesin kararlar<kendine saygı<disiplin Zaralı Ego<kibir<saçmalık<dürtüsel zihin SüperEgo<narsizim<çocukluktan kalmış,kamçılanmış,şişirilmiş duygular İD<bağımlılık<sağlıksız dürtüler<disiplinsiz dağınık bir yaşam İnsanoğlu varlığı,bedeni,ruhu ve zihni ile farkındalık içinde dengede olduğu zaman evrensel hizasını bulabiliyor. Bu hizayı…

Uyanış derslerindeki başlangıç yazılarımda farlkındalığa hafif bir giriş yapmaya çalıştım. Şimdi ise biraz daha derinlere ineceğiz. Farkındalık kelimesi tek bir cümlede anlatabilinen fakat anlaşılması için derin sularda yüzülmesi gereken bir yolculuktur. Farkındalık şimdiki anın bilincinde olmak ve onu yargısız bir bakış açısıyla kabul etmek demektir. Uzmanların terapilerde kullandığı bir yöntemdir. Danışanın düşüncelerini olumsuz yargı ve takıntılardan uzaklaşmasını sağlayan bir düşünme becerisidir. Farkındalıkta reddetme, bastırma, yargılama olmaz. Zihin geçmiş ya da gelecekte yaşamaz. Farkında olan kişi sadece bu AN’da yaşar. Sonuçlara değil,sonuçlara ve olaylar karşısında verdiği tepkiyi fark etme yolunu seçer. Böylece hayatını tekrarlayan olaylar zincirinden çıkartır. Peki,siz hayatın neresinde ve hangi farkındalık düzeyinde duruyorsunuz? İlk adımda kendinize şu soruyu sorun, Geçmişde mi yaşıyorsunuz yoksa gelecekte mi? Yani zihniniz nerede? Bedeniniz an’da fakat zihin hangi uçuşta? Hangi anlamsız bir sonucun peşinde. Anlamsız dedim çünkü sonuca odaklanmak bizi andan koparır,bizim odaklanmamız gereken yer verdiğimiz tepkilerden aldığımız deneyimlerdir. Biraz daha açalım sorunun cevabını.…

Canımız Hak ile uyanık olmazsa uyanıklık,bizim için iki dağ arasında ki boğaz ve geçit gibidir(mesnevi) Zaman zaman yaşamı sorguladığınız olmuştur. Yaşadığınız olaylar sizi düşünmeye davet etmiş olabilir. Hayat ve gerçeklik önündeki gizemli perde gercek nedir sorusuna vereceğiniz cevap ile aralanır. Nedir gerçeklik? Bu soruya cevabınız hislerden, gördüklerinizden ibaretse sizin verdiğiniz cevap beyninizin size gönderdiği elektrik sinyalleridir. Yani öğretilmiş gerçekler, kontrol altındaki fikirlerdir. Örneğin sizin gerçeklik sorusuna cevabınız çiçeğin nasıl koktuğu, görüntüsünün nasıl olduğu,tadının nasıl olduğu ise bu gerçek gerçeklik değidir. Gerçek gerçeği sizden saklamak için kurulan EVREN duyguları yanıltmak için vardır. Bir kurgunun içinde yaşadığınızın farkında değilsinizdir. Matrix filimini izlemiş olanlar neden bahsettiğimi daha net anlayabilirler. Matrix neyi anlatır? Sadece gördüğünüze ,hissettiğinize inanmak gerçek bilgiye erişmeyi engeller.Aslında olana bakmak lazımdır. Bu düşüncenin varlığını herkes kabul etmek istemez ya da edemez. Alice harikalar diyarını da izlemenizi öneririm. Alice tavşanı takip ederek gerçek dünyaya ulaşmıştır. Nedir gerçek dünya, nerededir? Davranışlar bize ait…

Olumlama bilinçaltını pozitif anlamda iyilşetirmek,geliştirmek ve geçmiş zamandan bugüne gelen negatif düşünce kalıplarını pozitif düşüncelere dönüştürmek için yapılan bilinçaltı çalışmasıdır. Zihin,kalp ve düşünceyi aynı dilek doğrutusunda birleştirmek için uygulanan biliçaltı dönüştürme çalışmalarıdır. Çekim yasası gereği mevcut kaydın inanca uygun şekilde değiştirme çalışmasıdır. Olumlama kendiniz için yapılır.İçinde inanç olmasa bile söylenen düşüncelere sürekli tekrar ile bilinçaltı cevap verir ve istenilen yönde dönüşüm başlar. Duygu ve düşüncelerin sesli ifade ediş şeklidir. İnsanlar duygu ve düşüncelerle hayatlarına olumlu ya da olumsuz durumları işlerler. Negatif kurulan her cümle tüm korkuları hayatınıza bir tohum gibi eker.Bu tohumlar büyüdükçe,yeşerdikçe korkulan istenmeyen her türlü durumu meyve verir.Ve bu olumsuzlukları yaşayan kişi de aldığı sonuclar doğrultusunda ben bildim işte korktuğum başıma geldi! diye düşünür. Oysa korktuğunu düşüne düşüne coğu zaman söyleyerek kendi başına getirmiştir. O sonucu bilmedi sonuca yön verdi,yani korkularını biçimlendirip olumsuza davet etti. Bunun sonucunda kendini sorguladı,istemediğim herşey başıma geldi,dileklerim neden olmuyor? Hatta bu soruların sonucunda…

Evren çaba sarfetmemizi istemez. Evren sadece fark etmemizi bekler. Gereksiz farkındalıkla çaba içinde olan zihin berrak,saf farkındalık içinde olamaz. Hayatımızın içinde ki belalar,hastalıklarla savaşamayız. Olaylar arkasında ki nedeni fark edebilmek zihnin farkındalığı ile olur. Evrende ki akışa uyum sağlamak ve bunu zorlanmadan farkındalıkla yapabilmek an da kalmanın anahtarıdır. İyi olaylarda,kötü olaylarda hayatımıza bir akış içinde girer.Kadersel oluşumdur bu akış. Gelen ile kavga etmek,hayatımızda düzelmeyi sağlamaz.Acıyı dindirmez. Fakat bu kavganın aksine,uyum içinde farkında olmak kader yazılımının içinde ki döngüyü değiştirir. Bu uyum benim için dua’dır. Her an,her sonuç bizler için var. Su gibi uyum içinde akabilmek,doğa ile bütün olmak olmamız gereken hal durumu. Elimizden geleni yaptıktan sonra kabul etmek ve o an’da kalabilmek. Peki nedir An’da kalmak? An’da kalmak zihin,beden ve ruh bütünlüğüdür. Akışta olabilmek için an’da kalabilmek gerekir. An’da kalırken zihin beden ile uyum içinde olmalı,olmalı ki fark edebilmeliyiz. Farkındalık arttığı an an’da kalabilir,yaptığımız işin enerjisini yükseltebiliriz. Sadece yaptığımız işe…

Günümüzde tüm ağızlar aynı şeyi söylüyor; anda kal,akıştayım,an önemli, an da kalma yolları,akışa bıraktım falan filan derken bazen hay senin akışına dediğimiz olaylar içinde olabiliyoruz.Çünkü çoğumuz akışta olmak ile akışta kalmak arasında ki ince fakat derin farkı,anlamı bilmiyoruz. Ruhsal ve bedensel bütünlük içinde uyanıştaki koca adım akışta olmak ile akışa bırakmak eylemi arasında ki farkı fark etmesidir. İnsanlık için küçük bir adım görünsede ruhsal uyanışınız için büyük bir adımdır.Büyük bir adım olmasının nedeni bu iki eylem tam anlaşılmadığı için bazı bireylerde aşırı bencilliğe,tepkisizliğe robot bir yaşantıya yol açmasıdır.”Ben” olmak unutmayın “biz” olmaktan geçer. Nedir peki fark? Basit ve anlaşılır şekilde açıklamaya çalışacağım. Akışta olmak; olduğunuz halde olmak,olanı görmek,hissetmek ve durumların sonuçlarını içselleştirmeden yani üstüne alınmadan fark etmek.Karşılaştığın sorununun sonucunu ,bu sonucun nedenını fark etmek,sonucu görmek ve bundan alınacak dersi alıp,edindiğin tecrübeni en kıymetli köşene koyup devam etmek. Eskilerin deyimi “dersini almak” .Konunun sende yarattığı hisse takılıp kalmak değil, o konunun…