Şubat aylarını sevme nedenim tüm sevdiklerimin bu kısacık ay da doğmuş olması.

5 şubat itibariyle Oğlumla başlayan doğum günü 22 Şubat’da ablamla sonlanır.

Oğlumdan sonra yiğenlerim,annem ,kızım ve ablam gelir…

Kısacası kutlama ayı demek Şubat…

5 şubat Pazar gününü iyi ki doğdun mesajları ile bitirip ertesi gün kutlayacağımız kişiye atacağımız mesajları düşünüp ,okul açılacağı içinde yataklara nispeten erken girdiğimiz bir geceydi…

6 Şubat sabahı büyük kızım Milano yolcusuydu,fakat Istanbul da ki kötü hava şartları hepimizi huzurusuz ediyordu.

5,6 Şubat arası uçuşların çoğu hava şartları nedeniyle iptal edilmişti.

Hatta kızımın aktarma uçağı sabaha karşı Adana Istanbul seferi iptal edilmişti,bu yüzden 2 gün erken Istanbula dönüş yapmıştı .Klasik şansızlığım diye düşündüğü şey aslında onun korunmasıymış…

Konuyu dağıtmadan 6 Şubat 04.17 ye geleyim.

Uykum kızımdan dolayı hafif olduğu için korkunç sese uyanabildim.

Fırtına sesi gibiydi,yataktan kalktım pencereye doğru yürümek istedim,amacım hortum ya da fırtına ne ise ona bakmaktı.

Yataktan kalktım bir adım attım ve sallanma başladı.

ilk önce anlayamadım hafif kişi olur zannettim .

Fakat sallanma yavaşadan hızlıya doğru çoştu.

Küçük kızım yanımdaydı,refleks olarak onu çekip yatağın kenarına cenin pozisyonu yaptığım sırada eşime de sesleniyordum oğlumu alması için.

Oğlumla oda mesafemiz çoktu ve oğlum çok derin uyuduğu için uyanamaz diye korkuyordum.

Uyanıp kendisini koruması gerekiyordu.

Şaşkınlıktan kızımı alıp onun yanına gidemiyordum çünkü kızıma güvenli bölge yapmıştım,onu tek bırakamıyordum da.

Kafamda deli sorular,korku ve deprem devam ediyordu.

Bitmiyordu…

Artık kaçıncı saniye de bilimiyorum eşim çıkın diye bağırdı,salondon bizim kapıya geldi,kızımı kedi tutar gibi havalandırdı.

Sokak kapısında oğlumu görünce çok mutlu oldum,uyanmışdı ya da zaten uyumuyordu…

Hızlıca apt dışına çıktık.

Kafamın içi hiç susmuyordu.

Anahtar,çanta…

Ben anahtarı almak için içeri hamle yaparken eşim veni tutup gene dışarı çekti.

Kapı kapanmasın diye araya kapının yuvarlak paspasını cektim ama eşim arkamdan onu düzelti ve kapı kapandı biz dışarı koştuk.

Hava fırtına ,yağmur.

Çocuklar şort,tişört…

Oğlumun ayağında 35 numara kızımın banyo terliği,ufak kızım ayağında çorap…

Öylece kaldık…

Güvenlik depremi anlamamış fakat uğultu i.im dışarı çıkmış ,biz görünce ne oluyor diye sordu,haberler açık,baktık bir şey yazmıyor,derken 2.artçı oldu ve apt sakinleri inmeye başladı.

Biz hala anlayamıyoruz ne oldu?

O sırada çilingir arama telaşı başladı,neyse ki çok hızlı davrandığınız için bulduk,geldi kapıyı açtı,hızlıca diğer müşterilere gitti.

Bu arada telefonlar alındı,aramalar yapıldı,yıkılan bir şeyler var mı derken korkunç manzara yavaş yavaş ortaya çıktı.

Sis perdesi gibiydi,bulanık fakat sabahın güneşi ile cinayet alanları çığlıklar eşliğinde ortaya serildi.

Korkunç bir manzara,inanılmaz çaresizlik..

Asrın felaketine canlı canlı tanık oluyorduk.

Adana’da yıkılan binaları ve bina katlarını duyunca inanamıyorduk,16 kat bir anda yok nasıl olabilirdi…

İçinde ki canlarla nasıl yok olabilirdi ?

Bu korkunç bir cinayetti.

İnsanın en güvendiği yer olan evinde,yatağında işlenmiş bir cinayet.

Katiller ise belliydi.

Müteahhitler,onlara izin verenler,evleri yapanlar,kolonları keyif için kesenler…

Liste uzar gider.

Masumlar apartmanı sakinleri ise suçu olmadan yıkıntı alanda kalanlardı.

1 dakika 40 saniye sürdü ve yüzyılın felaketi çığlıklar içinde gerçekleşti.

Kızımın ölmek için çok gencim diye ağlaması kulaklarımdan gitmiyor çünkü o saniyede herkes bu korkuyu yaşadı ve dünyaları alt üst oldu.

Sıradan bir sabaha karşı 80 saniyede anasız,babasız,atasız,çocuksuz,eşsiz ,dostsuz,evsiz ve çaresiz bıraktı…

Ülke bir anda Walking Dead yapımına döndü,derin bir çaresizlik.,Çığlıklar arasında ki sessizlik.

Ölüm,yıkım,ayrılık,evsizlik…

Şimdilik bu kadar yazabiliyorum.

Bu yazıyı da acındırma yazısız olarak değil bir ibret hatırası olarak buraya bırakıyorum.

Kalbim ağrıyor tüm masum canlar için…

Yazar

Yorum Yaz